Ergenlik dönemi, birey olma yolunda ilk ciddi adımların atıldığı bir süreçtir. Genç, artık sadece bir çocuğun değil; kendi kararlarını almak, kendine ait sınırlar çizmek isteyen bir bireyin adımlarını atar. Bu da çoğu zaman çatışmaları, duygusal iniş çıkışları beraberinde getirir. Fakat bu çatışmaların her biri aslında gençlerin ayrışma çabasının bir parçasıdır. Biz yetişkinler için önemli olan, bu süreci bastırmak ya da tamamen kontrol etmek değil, onların yanında bir rehber gibi yürümektir.
Günümüzde gençlerin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, bireyselleşememek. Ailelerinden duygusal olarak ayrışamayan bireyler, ileriki yaşamlarında sınır koymakta zorlanabiliyor; kendi kararlarını verirken suçluluk hissedebiliyor ya da ilişkilerde bağımlı kalabiliyorlar. Oysa sağlıklı bir birey olmanın yolu, sevgi bağını koparmadan ayrı bir benlik geliştirebilmekten geçer. Rehberlik dediğimiz şey tam olarak burada başlar: Genç bireyin kendisini tanımasına, denemelerine, bazen hata yapmasına ama her seferinde kendi ayakları üstünde kalkmasına alan açmaktır.
Bu yüzden ergenle iletişimde asıl ihtiyacımız olan şey, “yakın ama yapışık olmayan” bir ilişki kurabilmektir. Onların yolunu çizmek değil, yürüdükleri yolda ihtiyaç duyduklarında arkalarında olduğumuzu hissettirmek en kıymetli destektir. Gencin bireyleşme sürecini destekleyen bir iletişim, hem bugünkü ilişkileri hem de yarın kuracakları hayatı şekillendirir.
“Gençlerin yolunu aydınlatmak için onlara fener tutmak gerekir; yolu onlar kendileri yürür.”
— James Baldwin
Psikolog Sıla ÇAVDAR